Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), Haziran 2024 küresel hava kargo pazarları için talepte yıllık güçlü büyümenin devam ettiğini gösteren verileri yayınladı. Bu durum, 2023, 2022 ve hatta rekor kıran 2021 seviyelerini aşan hacimlerle hava kargo için olağanüstü bir ilk yarı yıl performansına katkıda bulundu.
 

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), Haziran 2024 küresel hava kargo pazarları için talepte yıllık güçlü büyümenin devam ettiğini gösteren verileri yayınladı. 

– Kargo ton-kilometre (CTKs*) cinsinden ölçülen toplam talep, Haziran 2023 seviyelerine kıyasla %14,1 oranında arttı (uluslararası operasyonlar için %15,6). 

– Mevcut kargo ton-kilometre (ACTKs) cinsinden ölçülen kapasite, Haziran 2023’e kıyasla %8,8 arttı (uluslararası operasyonlar için %10,8). 

– Toplam yarı yıl (Y1) talebi Y1 2023’e kıyasla %13,4, Y1 2022’ye kıyasla %4,3 ve Y1 2021’e kıyasla %0,02 arttı.

IATA Genel Müdürü Willie Walsh, “Hava kargo talebi Haziran ayında artış gösterdi. Tüm bölgelerdeki ve ana ticaret yollarındaki güçlü büyüme, CTK’lar açısından rekor kıran bir ilk yarı performansı için bir araya geldi. Deniz taşımacılığındaki kısıtlamalar ve gelişen e-ticaret sektörü en güçlü büyüme faktörleri arasında yer alıyor. Bu arada sektör, süregelen siyasi ve ekonomik zorluklara ve ABD’nin Çin’den yapılan e-ticaret teslimatlarına uyguladığı gümrük baskısına karşı büyük ölçüde dirençli kaldı. Hava kargo, 2024’ün ikinci yarısında da güçlü performansını sürdürmek için sağlam bir zeminde.

Enflasyon sadece kârı değil işi de eritiyor

Türkiye’de güçlü etkileri olan bir ekonomik sıkılaştırma programı izlendiğini söyleyen TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Yıldırım, “Finansmana erişiminin zorlaşması ve finansman maliyetinin yükselmesi nedeni ile iş dünyası zorlanıyor. Tüm bu sorunların ana nedeni enflasyon. Enflasyon sadece kârlılığı değil işi de eritiyor. Sabırlı olmalıyız” dedi.

Türkiye Genç İş İnsan­ları Derneği (TÜGİ­AD) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Yıldırım, kü­resel ekonomiyle birlikte Tür­kiye ekonomisinin de zorlu bir sınav verdiğini söyledi. Enf­lasyonu soğutma adına olduk­ça güçlü etkileri olan bir sıkı­laştırma programı yürütül­düğünü dile getiren Yıldırım, “Elbette etkileri gecikmeli ge­liyor ve doğal olarak verilere gecikmeli yansıyor.

Ancak de­vam eden sıkılaştırma prog­ramının iç talebi yavaşlatıcı etkileri son birkaç aydır daha belirgin hale gelmiş durum­da. Özellikle yüksek mevduat faizlerinin yatırım ve tasarruf alışkanlıklarını oldukça belir­gin bir şekilde değiştirdiğini görüyoruz. Yüksek enflasyon ve faiz sadece kârlılığı değil işi de eritiyor” dedi.

En büyük sorun işletme sermayesi yetersizliği

Yıldırım, iç talebin daha da daralacağına işaret etti. Bazı iş insanlarının finansmana eri­şiminin zorlaşması ve finans­man maliyetinin yükselmesi nedeni ile zorlandığını kayde­den Yıldırım, bu dönemde iş verimliliklerinin ve özellikle ihracatçılarda kapasite kul­lanım oranlarının düştüğüne işaret ederek “Tüm bu sorun­ların ana nedeninin de enf­lasyon olduğunu unutmamak gerekiyor. Enflasyonun tek haneye düşmesi konusunda biraz daha sabırlı olmalıyız” diye konuştu.

Sektörel teşvik mekanizması kurulmalı

Türkiye’deki işletmele­rin yüzde 98’inden fazlasının KOBİ niteliğinde olduğunu ve çoğunun işletme sermaye­si de dahil banka kredisine ih­tiyaç duyduğunu ifade eden Yıldırım, “Bu bakımdan kre­di maliyetlerindeki artış, fi­nansman maliyetlerini yu­karı çekiyor.

Bizim gibi üye­lerini sürekli bilgilendiren ve yönlendirilen organizasyon­lara üye olan işletmelerimiz sürece hazırlıksız yakalan­madılar. Üyelerimiz de süreç­ten etkileniyorlar; ancak çok önceden tedbir alarak ciddi hazırlık yaptıkları için görece olarak daha az risk taşıyorlar” dedi. Türkiye en büyük soru­nu net işletme sermayesi ye­tersizliği olarak gösteren Yıl­dırım, tekstil ve hazır giyim gibi yoğun emek yoğun sek­törlerin esas problemi ihra­catta kur baskısı nedeni ile yaşadıklarını belirtti.

Türkiye’de farklı alanlarda birçok teşvik verildiğini anla­tan Yıldırım, “Ancak, özellik­le küçük işletmelerin birçoğu yeterli bilgi sahibi olmadığı için bu teşviklerden faydala­namıyorlar. Bunun yanı sıra; mevzuattaki iş yükü nedeniy­le de bu teşviklerden yarar­lanması zorlaşıyor. Ancak bu mevzuatları yakından takip eden veya profesyonel destek alarak ilerleyen üyelerimizin bu teşviklerden ciddi bir şekil­de faydalandıklarını da biliyo­ruz.

Ancak daha kat etmemiz gereken mesafe olduğu da aşi­kar” dedi. Ekonomik krizden çıkışın yolunun üretim ve ih­racattan geçtiğini vurgula­yan Yıldırım’a göre, teşvikle­rin genel olarak değil, mutla­ka sektörel ve bölgesel olarak yapılandırılması gerekiyor. Öncelikli sektörlerin belirlen­mesi ve buna göre desteklen­mesi kaynakların daha verimli kullanılmasını da sağlayacak.

Gerekirse iskonto yapılıp alacaklar tahsil edilmeli

Birçok işletmenin piyasa­dan alacaklarını tahsil etme­si noktasında sıkıntılar oluş­maya başladığına da dikkat çeken Yıldırım, “Gerekirse iskontoya gidip alacaklar bir an önce tahsil edilmeli” öne­risinde bulundu. Yıldırım, şunları söyledi: “Örneğin; biz uzun süreden bu yana sabah raporlarımızda alacaklarını tahsil etmelerine yönelik cid­di uyarılarda bulunduk.

Diğer yandan alacak sigortası gibi mekanizmalar da var. Yani bu sadece regülatörlerle de yü­rüyecek bir süreç değil. Tür­kiye’de ticaret mahkemeleri­nin ihtisaslaşması ve yargı­lama süreçlerinin kısalması konusunu gündeme almak la­zım. Bazı durumlarda borçlu borcunu enflasyona yedirip alacaklıyı ciddi şekilde mağ­dur edebiliyor.”

Türkiye’nin en temel sorunu­nun enflasyon olduğunu tekrar vurgulayan Gürkan Yıldırım, “Bunu mutlaka kalıcı bir şekil­de çözmek zorundayız. Bunun yanı sıra kronik bir cari açık meselemiz var. Bunu çözmek ise daha uzun süreli bir mese­le. Sanayinin yüksek katma de­ğerli üretim altyapısına hızla dönüştürülmesi lazım. Tekstil de dahil olmak üzere sektörleri­nin verimliliğini gözden geçir­memiz lazım. Sihirli bir değnek, tek bir formül yok” ifadelerini kullandı. Yıldırım, bunun için de topyekün sektör verimliliği çalışması ve şirketlerin ne ka­dar borçlanabileceğinin denet­lenmesi gerektiğini vurguladı.

“2 trilyon dolarlık pazar için federasyon kuruyoruz”

“Türk Devletleri Federasyonu kurmak çalışıyoruz. Zor bir yer ama 300 milyondan fazla nüfusu, 2 trilyon dolardan fazla pazar hacmi var. Bu amaçla Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Macaristan’ı içine alan bu coğrafyada her ülkeden bizim gibi bir STK ile organize olup Türk Devletleri Federasyonu’nu kurmak için 4-5 aydır yoğun çalışıyoruz.

Sene sonuna kadar bu federasyonu oluşturacağız. Üyelerimizin ve genç girişimci iş insanlarımızın bölgeye ilgisini çekmek için bir dizi projeyi hayata geçireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ülkelerden de ülkemize yatırım çekmek ana hedeflerimiz arasında yer alıyor. Başta enerji olmak üzere, savunma sanayi, inşaat, teknoloji, hizmet gibi birçok sektörde ciddi iş birlikleri yapabiliriz.”

TÜGİAD üyeleri 70 milyar dolarlık iş hacmi yarattı

Türkiye genelinde yaklaşık 400’ü asil olmak üzere, bini aşkın üyesi, 60’tan fazla sektör temsilcisi bulunan TÜGİAD, ülke ekonomisine 600 binin üzerinde istihdam sağlıyor. 100’den fazla ülkeye ihracat yapan TÜGİAD üyeleri. yıllık 35 milyar dolar ihracat ile toplamda yaklaşık 70 milyar dolarlık bir ticaret hacmine sahip. Üye 18 firma ile 2023 İSO 500 listesinde yer alan derneğin genel merkez İstanbul’da. Bunun yanında dışında, Bursa, İzmir ve Eskişehir illerinde de şubeleri bulunuyor. TÜGİAD’ın yurtdışında da Çin’in yanı sıra Türk devletleri, Avrupa, Afrika, Amerika’da da şube açmak için çalışmaları sürüyor.

“Çinli firmalar yatırım için gelecek”

“Dünyada 7 kıtada şubeleşeceğiz. Çin’i tamamladık. İlk yurt dışı şubemizi Pekin’de açacağız. Çin’deki muhatabımız 150 tane üyesi olan bir STK. Bu üyelerin tamamı da Unicorn. Eylül ya da ekim ayında Pekin’de TÜGİAD China Center’ı açacağız. Başlıca sektörümüz ise enerji olacak. Biz en büyük 25 enerji firmamızın çalışmasını yaptık, paylaştık. Görüşmelere başlandı.

Yenilenebilir enerjideki yeni teknolojiler, enerji batarya depolama ya da daha ileri teknolojiler, paneller gibi birçok konuda iş birliği imkanları olacak. Ayrıca Çinli firmaların yatırım ve ortaklık için ülkemize gelmesi de söz konusu. Çin’deki muhatabımız ’2 bine yakın Çinli firmayı ülkenize getiririz. Bu firmaların Türkiye’de kime distribütörlük vereceği, kiminle çalışması gerektiği, kiminle ortaklık yapacağı konusunda mihmandarlığını yaparsanız, bu konuda biz iş birliğine hazırız’ diyor. Hatta sermaye de getirebilecekler.”

KAYNAK